19 Şubat 2010 Cuma

Geçmişimiz İtibarımızdır


Ağacın itibarıdır;


Vurun ulan vurun.! Ben bir bir zeytin ağacıyım bildiğin gibi. Bu kutsal topraklarda gövdem şarapnel parçası, dallarım mermi yarası. Ben bir zeytin ağacıyım. Vatanımın üstü kapkara bulutlar, hainler etrafımı sarmışlar. Ay yıldızlı bayrağımı çiğneyip karargahlara çıkmışlar. Ben bir zeytin ağacıyım bildiğin gibi. Güneşi en son bilmem kaç yıl önce gördüm. Yapraklarıma yağmur damlaları değil, yanan İzmir in külleri degdi. Ben bir zeytin ağacıyım tam şurada.

Yıl 1912 Işılımı gördüm, Işığımı gördüm. Paramparça olmuş gövdeme sırtlarını dayadılar. Dokunsalar yıkılacaktım, merhem oldular yarama ve yıllar sonra ilk kez o gün yağmur damlacıklarını hissettim zeytin tanelerimde. Işığım, Işılım; Kuvay-i milliye ateşiyle ısıttın üşüyen köklerimi. Önce üç, beş idiler, sonra onlarca oldular, daha sonra binlerce ve sayamayacağım kadar çoğaldılar. Onlar çoğaldıkça köklerim her yere saldı. Onlar çoğaldıkça köklerim bu vatanı temelinden kapladı. Artık dallarım, kardeşim KAYA nın bedenine ulaştı.

Kayanın itibarıdır;

Zübeydem bak; Kardeşim ağaç dallarını uzatmış bize, siper etmiş yapraklarını üstümüze.
Zübeydem, mavi gözlümün anası, kalk da bak korkma! Sen sarı saçlımın emanetisin. Korkma binlerce kayanın içinden seçilmişim, mezarının üzerinde bir bekçiyim. Bak, ne fırtınalar koptu, ne kasırgalar. Dağlar yıkıldı, nehirler taştı, beni mezarından atmaya çalışan yıldırımlar patladı. Korkma, ben buradayım, sen bana atamın emanetisin. Gövdeme rüzgarlar çarptı, mezarını tarrumar etmek isteyen dolular yağdı. En fazla üzerimdeki tozu aldılar.

Zübeydem, bak gene geliyorlar. Ellerinde YEŞİL KIRMIZI çiçeklerle. Gene dualar okuyacaklar, gene sana diye bana dokunacaklar, kainatta hiçbir kayada olmayan sıcaklığı gene bende duyacaklar.
Kardeşim arma gene üzerlerinde olacak.

Armanın itibarıdır;

Ben bedenlerde değil, kalplerde yaşarım. Adım KARŞIYAKA'dır. Yeşilim islamiyetten, kırmızım şehitlerin kanındandır. Binlerce armalar vardır bu yer kürede, benim farkım, AY YILDIZIMDIR. Kardeşim zeytin ağacının tam altında doğmuşumdur. Ben bedenlerde değil, kalplerde yaşarım. Aynı diğer kardeşim, kaya gibi. Hani demiştim ya, ay yıldız vardır diye göğsümde, işte o KEMALİMİN dokumasıdır yüreğime. Bu da benim diğer bir farkımdır.

Binlerce ruhun içindeyimdir. Kar, yağmur, çamur, farketmez hepsi peşimdedir. Bir gölge gibi takip ederler. Onların göz yaşları yıkar benim asırlık bedenimi. Kimisi canını verir uğruma, ÖZGÜRÜM gibi, kimisi cananını verir. Stadları mabete çevirirler, türküler, şiirler şarkılar, yazarlar uğruma. Her birinin rüyasına girerim tek tek. Dokunurlar bedenime sım sıkı, sarılırlar gitmeyim diye. Uyanmak istemezler bu rüyadan kaybolmayım diye. Ey MECNUN kalk da mezarından gör, işte AŞK budur. Çünkü ben bedenlerde değil, kalplerde yaşarım.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder